Kıymetli okuyucularım, dadaşlar diyarının gönlü zengin, yüreği mert insanları! Erzurum, tarih boyunca yiğitliğiyle, misafirperverliğiyle, kültürüyle anılan bir şehir olmuştur. Ancak son zamanlarda bu güzel şehrimizin sokaklarında, caddelerinde yüreğimizi sızlatan görüntüler ve olaylar artıyor. Trafik magandaları, kavgalar, cinayet haberleri adeta bir gölge gibi Erzurum’un üzerine çökmüş durumda. İster istemez hepimizin aklına aynı soru geliyor: Ne oluyor Erzurum’a? Bu kadim şehir, bu dadaşlar yurdu neden böyle bir kaosun içine sürükleniyor? Gelin, bu meseleyi birlikte masaya yatıralım ve çözüm yollarını konuşalım.
Trafik Terörü ve Magandalık: Bir Şehrin Kanayan Yarası
Erzurum’un caddelerinde, özellikle son yıllarda, trafik magandalarının sayısında ciddi bir artış gözlemliyoruz. Kırmızı ışıkta durmayan, hız limitlerini hiçe sayan, ani şerit değiştirip diğer sürücülerin hayatını tehlikeye atanlar… Liste uzayıp gidiyor. Ancak asıl vahim olan, bu magandaların sadece kurallara uymamakla yetinmeyip bir de haksız yere araçlarından inerek diğer sürücülere sözlü ya da fiziksel saldırıda bulunmaları. Dürüst, kurallara uyan sürücüler bu magandaların korkulu rüyası haline gelmiş durumda. Bir anlık öfke, bir küçük tartışma, bir korna sesi… Ve birden bire kendinizi bir kavganın ortasında buluyorsunuz. Bu mudur Erzurum’un ruhu? Bu mudur dadaşlığın özü?
Bana kalırsa, bu sorunun kökeninde eğitim eksikliği yatıyor. Evet, trafik kurallarını öğrenmek önemli ama daha da önemlisi insanlık eğitimi. Ehliyet alırken birkaç saatlik direksiyon dersi ya da trafik testi yetmez. İnsanlara sabrın, saygının, hoşgörünün ne kadar kıymetli olduğunu öğretmek zorundayız. Öfkelerini kontrol etmeyi, bir tartışmada alttan almayı, bir hata karşısında affetmeyi bilmeyen bir sürücü eline ehliyet alsa ne olur? Direksiyona geçtiğinde kendini yolların hâkimi sanan bu zihniyet ne yazık ki sadece kendini değil, masum insanları da tehlikeye atıyor.
Erzurum Emniyeti ve Biz Vatandaşlar: El Ele Vermenin Zamanı
Erzurum Emniyet Müdürlüğü, şüphesiz bu sorunlarla mücadele etmek için elinden geleni yapıyor. Trafik denetimleri, asayiş operasyonları, caydırıcı cezalar… Ancak bir şehrin huzuru sadece emniyet güçlerinin çabasıyla sağlanamaz. Bizler, Erzurum’un vatandaşları olarak, bu tablonun neresindeyiz? Sokakta bir maganda gördüğümüzde susuyor muyuz, yoksa tepkimizi gösteriyor muyuz? Komşumuzun, arkadaşımızın, akrabamızın yanlış davranışlarına göz mü yumuyoruz, yoksa uyarıyor muyuz? Unutmayalım ki bir şehrin huzuru, o şehirde yaşayan herkesin ortak sorumluluğudur.
Son günlerde Erzurum’un huzurunu kaçıran olaylar sadece failleri değil, hepimizi etkiliyor. Bir trafik tartışması yüzünden hayatını kaybeden bir baba, bir kavgada yaralanan bir genç, bir anlık öfkeye kurban giden masum bir insan… Bunların bedelini sadece o anki mağdurlar ödemiyor; aileler dağılıyor, çocuklar yetim kalıyor, toplumun güven duygusu zedeleniyor. Erzurum, bir zamanlar “güven” kelimesiyle anılan bir şehirken, şimdi ne yazık ki “korku” ve “tedirginlik” hissettiriyor. Hiçbirimiz sokağa çıkarken “Acaba başıma bir şey gelir mi?” diye düşünmek istemiyoruz. Ama ne yazık ki bu duyarsız magandalar yüzünden masum insanlar ya canlarıyla ya da mallarıyla bedel ödüyor.
Aile, Adalet, Huzur: Kaybolan Değerlerimiz
Erzurum sadece bir şehir değil, aynı zamanda bir kültür, bir yaşam biçimi. Ancak son yıllarda aile kavramı, adalet duygusu, dayanışma ruhu yavaş yavaş erozyona uğruyor. Bir cenazede binlerce insan bir araya geliyor, gözyaşı döküyor; bir düğünde aynı kalabalıklar coşkuyla birleşiyor. Peki, neden insan canı bu kadar ucuz hale geldi? Bir anlık öfke, bir basit tartışma, bir trafik magandalığı… Bunlar mı bir insanın hayatını söndürecek? Bunlar mı bir ailenin ocağını karartacak? Yazık değil mi bu güzelim şehre, bu güzelim insanlara?
Erzurum’un sokaklarında, caddelerinde, mahallelerinde yeniden huzuru inşa etmek zorundayız. Bunun için de öncelikle kendimize dönüp bakmalıyız. Sabrımızı, hoşgörümüzü, insanlığımızı yeniden hatırlamalıyız. Bir tartışmada bağırmak yerine sakin kalmayı, bir haksızlık karşısında öfkelenmek yerine adaleti aramayı seçmeliyiz. Çünkü fevri davranışlar, anlık öfkeler sadece o anı değil, bir ömrü mahvedebilir.
Erzurum’a Bir Çağrı: Sabır Silahımız Olsun
Ey Erzurum! Sen ki tarih boyunca mertliğin, yiğitliğin, misafirperverliğin sembolü oldun. Şimdi bu zor günleri aşma vakti. Göz bebeğimiz yavrularımız, sevdiklerimiz, geleceğimiz için bir şeyler yapmalıyız. En büyük silahımız sabrımızdır. Bir maganda ile karşılaştığımızda öfkemize yenilmek yerine soğukkanlılıkla hareket etmeliyiz. Bir haksızlık gördüğümüzde adaleti kendi elimizle değil, hukuk yoluyla aramalıyız. Unutmayalım ki bir şehrin medeniyeti, o şehirde yaşayan insanların sabrıyla, saygısıyla, sevgisiyle ölçülür.
Erzurum’un caddelerinde yeniden güvenle dolaşmak, çocuklarımızın korkusuzca sokakta oynayabilmesi, ailelerimizin huzur içinde bir araya gelebilmesi için hepimize görev düşüyor. Emniyet güçlerimizle, sivil toplum kuruluşlarımızla, eğitimcilerimizle, ailelerimizle el ele verelim. Trafik magandalarına, kavgacılara, huzur kaçıranlara karşı dur diyelim. Ama bunu yaparken en büyük gücümüzün sevgi, sabır ve akıl olduğunu unutmayalım.
Son Söz: Erzurum’a Yakışanı Yapalım
Kıymetli okuyucularım, Erzurum bizim evimiz, yuvamız, göz bebeğimiz. Bu şehir tarih boyunca nice badireler atlattı, nice zorlukların üstesinden geldi. Şimdi de bu kaosun, bu huzursuzluğun üstesinden gelebiliriz. Yeter ki birbirimize kenetlenelim, yeter ki insanlığımızı, dadaşlığımızı hatırlayalım. Hadi, Erzurum’a yakışanı yapalım. Sabrımızla, sevgimizle, hoşgörümüzle bu şehri yeniden huzurun başkenti yapalım. Çünkü Erzurum buna layık bir şehir. Ve bizler buna layık bir milletiz.
Saygılarımla.
Salih YALÇIN