• Şenyurt inşaat
Şehir RehberiHaber Girişi : 02 Mayıs 2025 10:35

Erzurum'un sessiz mirası: Üç cami, üç hikaye

Erzurum'un sessiz mirası: Üç cami, üç hikaye
Bin yıllık geçmişiyle Kâbe Mescidi, bir vasiyetin eseri Ketencizade Camii ve duvara çizilen minaresiyle Mustafa Akal Camii… Erzurum’un farklı dönemlerinden, farklı mimarileriyle yükselen üç cami, kentin manevi dokusuna sessiz ama derin izler bırakıyor.

Erzurum, tarihi boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, camileriyle de bu zenginliği yaşatan kadim bir şehir. Ancak bazı camiler var ki mimarisiyle değil, hikâyesiyle dikkat çekiyor. Bin yılı aşkın tarihiyle ayakta kalan Kâbe Mescidi, bir alimin vasiyetiyle camiye dönüşen Ketencizade Camii ve minaresi olmadığı için duvara çizilen sembolik minareyle bilinen Mustafa Akal Camii… Üçü de Erzurum’un farklı ruhlarını yansıtıyor.

Kâbe Mescidi: Bin yıllık sessiz tanık

İbrahim Paşa Mahallesi’nde yer alan Kâbe Mescidi, Erzurum’un en eski ibadethanelerinden biri olarak öne çıkıyor. Kabe Mescidi'nin kim tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmiyor. Ancak mescit kapısındaki kitabede, ‘El Mescid’ül Kabe’ ve Arapça sayılarla Hicri 29, Miladi 651 yazıyor. Bu tarihlerin, dönemin halifesi Hz. Osman’a denk geldiği ortaya çıkıyor.

Peygamberimizin (sav) vefatından 19 yıl sonra bölgede yapılan ilk mescidin kitabesi olduğu düşünülen yazıt, hala varlığını koruyor.

Kabe Mescidi’nin imamı Ensar Tarçin, “Camimizin ismi Kabe Mescidi olarak geçiyor. Buranın yapım tarihiyle ilgili kesin bir bilgi yok. Rivayet olunur ki, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer veya başka bir rivayete göre Hz. Osman döneminde yapılmış. Vakıflara bağlı olduğu için yıllar içinde birçok tadilattan geçmiş, imarı yenilenmiş” diye konuştu.

 

Tarihi, Ulu Camii ve Lala Paşa Camii’nden daha eski

Yaklaşık 7 yıldır görevde olduğu belirten İmam Tarçin, “Burada yaşayan cemaatimiz var. Cemaatten biri ‘hocam ben 80-90 yıldır buradayım, bu halini hatırlamıyorum’ dedi. Ancak şu anda camimizin hem vakıflar, hem kültür, hem de müftülük kayıtlarında net bir bilgi yer almıyor. Ulu Camii ve Lala Paşa Camii’nden önce yapıldığı söyleniyor.  Kâbe benzetmesiyle ilgili olarak ise kıble tarafı biraz daha kısıtlı olsa da benzetilmeye çalışılmış” ifadelerini kullandı.

Türkiye Turizm Ansiklopedisi’nden alınan bilgilere göre, Kâbe Mescidi'nden ilk defa Menazir’ül-Avalim adlı eserinde H-989 M-1581 yılında Erzurum’a gelen ve kentte bir sene kalan Aşık Çelebi, şu şekilde bahsetmektedir; 

 

“Erzen-i Rum’da büyük kilisenin karşısında uzunluğu ve genişliği Kâbe şeklinde olan bir bina Müslümanlara yaptırılıp “Numune-i Kâbe” diye adlandırmışlardır.” Bu ifadelerden “Kâbe Örneği” olarak adlandırılan yapının adı daha sonraları “Kâbe Mescidi” ne dönüşmüştür.  Erzurum’da ikinci bir “Kâbe Mescidi” olarak adlandırılan yapı Lala Paşa Cami’nin hemen batısında yer almaktaydı. İlhanlı dönemi eseri olan bu mescidi Lala Mustafa Paşa mektep haline getirmişti. Yapı 1980’li yıllarda Belediye tarafından yıkılmıştır.

Mevcut Kâbe Mescidi, dikdörtgen bir alan üzerine kurulmuş tek ahşap destekli, düz ahşap tavanla örtülü bir yapıdır. Tek ahşap destekli oluşuyla Erzurum’da tek örnektir. İç mekân doğu ve güzeydeki ikişer pencereyle aydınlatılmaktadır. Sonradan eklenen son cemaat yerinden, kuzeydeki kapıyla harim kısmına girilmektedir. Üç yönden düzgün kesme taşla inşa edilen yapının mihrabı mukarnas kavsaralıdır. 1950’li yıllarda mescidin harap bir vaziyette olduğunu belirten İ. H. Konyalı’dan sonra yapı birkaç kez onarım görmüştür.  Kuzeydoğu köşedeki ahşap minaresi saç kaplıdır. Minberi yeni olan mescid ibadete açıktır.”

Ketencizade Camii: Vasiyetin ardında duran cami

Yine İbrahim Paşa Mahallesi’nde bulunan bir başka dikkat çekici kutsal yapı ise Ketencizade Camii. Eski Ulu Camii İmamı Mehmet Rüştü Efendi’nin evi olarak yapılan bu yapı, sahibinin vasiyeti üzerine önce medreseye, ardından camiye dönüştürülmüş. Irak kökenli olduğu belirtilen Mehmet Rüştü Efendi, Rus işgali sırasında şehit edilmiş ve ardından vasiyeti yerine getirilmiş.

Cami, sade mimarisiyle dikkat çekmese de taşıdığı anlam oldukça derin. 1980’li yıllarda mahalle halkının çabasıyla restore edilen yapı, bugün Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak ibadete açık. Caminin sadece 5 metre yüksekliğinde küçük bir minaresi ve içinde mütevazı bir abdesthanesi bulunuyor.

Cami’nin geçmişine dair önemli bilgiler aktaran imamı Muhammed Akdağ caminin asıl adının Mehmet Rüştü Efendi Camii olduğunu ifade ederek, “Irak kökenli olduğu ifade edilen Mehmet Rüştü Efendi, dönemin önemli din âlimlerinden biri olup Ulu Camii’de imam hatip olarak görev yaptı. Babasının keten ticaretiyle uğraşmasından dolayı, halk arasında ‘Ketencizade’ lakabıyla anılan aileye ait bu yapı, aslında Mehmet Rüştü Efendi’nin evidir. Mehmet Rüştü Efendi, Rus işgali sırasında şehit edilmiş ve vasiyeti üzerine evi önce medreseye, ardından da camiye dönüştürülmüştür. O günden bu yana yapı, ibadethane olarak hizmet vermeye devam etmektedir. 1980’li yıllarda onarımdan geçen cami, bugün Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak faaliyet göstermektedir” ifadelerini kullandı.

Minaresiz camii

Erzurum’un Yakutiye ilçesi Aşağı Mumcu Mahallesi’nde yer alan Mustafa Akal Camii ise modern dönemin ihtiyaçlarıyla şekillenen bir ibadethane. Bir apartman altına kurulan cami, fiziki yetersizlik nedeniyle minaresiz. Ancak bu eksiklik, mahalle sakinlerinin yaratıcı çözümüyle sembolik bir anlam kazanmış.

 

Apartmanın dış cephesine yaklaşık 6 metre uzunluğunda yeşil bir minare resmi çizilerek caminin varlığı görsel olarak vurgulanmış. Mahalle sakinlerine göre bu çizim, caminin fark edilmesini kolaylaştırıyor ve dışarıdan geçenlerin dikkatini çekiyor.

Ali KAYA-Ümmühan GÖĞTAŞ

Ümmühan Göğtaş